Mutluluğa Bir Hareket: İşini Oyuna Dönüştür

Attığımız her adımda kendimizi düşünürüz. Çalıştığımız işte, yaptığımız projede, geliştirdiğimiz ürünlerde, girdiğimiz derslerde… Süreçler kimi zaman sıkıcıdır ama istediğimiz sonucu elde etmek için katlanmak zorundayızdır. Para kazanmak için çalışmak, iş bulmak için de girdiğimiz dersi vermek zorunda oluruz. Bu zorundalıklar da yaptığımız işten keyif almamızı engeller.

Zorunda kalarak yaptığımız her iş kalıcı olmaktan çıkar, anı kurtarmak için yapılan sıradan bir işe dönüşür. Bizler de o x adımını atlayarak, rahatlayacağımızı umduğumuz, mutlu olmayı beklediğimiz o ana geçmek için çabalarız.

Filozof Alan Watts, yaptığımız iş ile oyun arasında keskin bir çizgi olduğunu söyler. Yaptığımız işler, mutlu olabilmemiz ve kendimize ya da ailemize vakit ayırabilmek için zorunda kaldığımız durumlar olarak tanımlanır. İstediğimiz çıktıyı elde edebilmek için yüksek zaman ayırdığımız işlere de katlanırız. Kendimizi sıkıştırdığımız bu durumlardaki tek amacımız da sonunda kurduğumuz o mutlu dünyaya sahip olabilmektir. Muhtemelen de o dünyaya sahip olabildiğimizde, arkamızda sadece hatırlanmak istenmeyen mutsuz hatıralar kalır cebimizde.

Hayatımızın yaklaşık %30-%40’ı bu mutsuz durumlardan oluşur. Kalanında da bu alanın yarattığı enkazları temizleyebilmek için uğraşır, dururuz. Oysa Alan Watts’a göre bu alanı kurtarmak tamamen ona nasıl baktığımıza bağlıdır. Çözüm şudur:

“Yaptığın işi oyuna dönüştür ve dans et.”

Baktığımızda bu süreç kafalarda soru işareti yaratabilir, önyargı oluşturabilir hatta inkar edilebilir. Ancak neticede de mutlu olmayı hedefliyorsak, neden 30 ve 40 gibi yüksek orana sahip bir alana yoğunlaşmayalım?  

Diyelim ki denedik ve hala mutsuz hissediyoruz. O zaman seçeneklerimizi sorgulamamız gerekir belki de. Sevmediğimiz işi yapmak zorunda kalmak, dans edebilmek için gerekli enerjiyi de öldürebilir.

Her şeyi geçip, sizleri Alan Watts’ın sözleriyle bırakıyorum.

Umarım, hepimiz hayatımızdaki zorunlulukları şu cümleyle hatırlarız:

“Zafere giden yolda dans ettik.”

Leave a comment