Herkese merhabalar.
Bugün çoğumuzun hayatımıza istemeden de olsa dahil ettiği bir etkiden bahsedeceğim: Pygmalion etkisinden. Bu etkiyi ilk olarak beklentilerimizin hayatımıza etkisini incelemek isteyen toplum bilinci Robert Merton araştırma konusu yapmış ve bu etkiye kendini gerçekleştiren kehanet adını vermiştir.
Bu etkiye göre yaşadıklarımız beklentilerimizin bir sonucudur. Çünkü beklentilerimiz davranışlarımızı etkilemektedir. Bu konuyla alakalı okuduğum bir hikayeyi sizlerle paylaşmak isterim.

Nick bir demiryolu işçisi. İşini iyi yapan, çevresi tarafından sevilen biri. Tüm bunların yanında Nick kötümser biri olarak tanınmakta. Bir gün Nick, tamir için soğutucu vagona giriyor ve orada kilitli kalıyor. Ne kadar bağırsa da kimse sesini duymuyor ve Nick çaresizlik içinde ölmeyi bekliyor. Vagonda bulduğu bir kartona şöyle yazıyor Nick: “Çok soğuk ve hiçbir şey hissetmemeye başladım. Uykum geliyor.” Ertesi gün soğutucu vagona giren işçiler Nick’in donmuş vücudu ve arkasında bıraktığı not ile karşılaşıyorlar. Otopsi raporuna göre Nick donarak ölmüş. Ancak diğer işçileri şaşırtan şey, vagonunun soğutma motorunun bozuk olması sebebiyle içerisinin sıcak ve yeteri kadar da oksijene sahip olması. Nick’in karşılaştığı bu durum ise kendini gerçekleştiren kehanet olarak yansıyor.
Hayatımızda Nick gibi bir durumla karşılaşmamış olsak da günlük yaşantımızda beklentilerimiz nedeniyle karşılaştığımız birçok durum, ilişkilerimizi etkiliyor. Bazen karşımızdaki kişinin davranışlarını bize verilen bir tepkiymiş gibi algılarız ve davranışlarımız da o tepkiye göre şekillenir. Aslında bu durum genellikle bizimle alakalıdır. Muhtemelen o kişiyi kendimize yakın hissetmemiş ya da o kişiden hoşlanmamışızdır ve onun da bizden hoşlanmadığını düşünerek hareketlerini bu bağlamda yorumlarız.
Pygmalion etkisi sadece başkalarıyla olan ilişkimizde karşımıza çıkmaz. Zaman zaman başımıza gelen olumsuz senaryoları genelleyerek “Hep beni bulur zaten.” gibi bir kalıba sığdırırız. Şanssızlık adını verdiğimiz bu senaryonun da bizi takip ettiğini sanırız. Karşımıza çıkan en küçük problemi belki de en kısa sürede atlatacak, bize etkilemesine müsaade etmeyecekken bu etki nedeniyle onu hayatımızın merkezine alırız ve atlatmak için de kendimizden ve hayatımızdan belli bir süre isteriz.

Hayatımızda bir başarısızlık yaşadığımızda onu genellemek ve geri kalan deneyimlerimizde de o anı yaşayacağımızı sanmak, gerçekten de beş girişimin en az dördünün aynı başarısız sonuçla bitmesine neden olacaktır. Bu sebeple hayatımızda gördüğümüz ve kendimize kenetlediğimiz o şanssız anların önüne geçmemiz gerekiyor. Beynimiz bu kadar hassasken, kaderini değiştirmek tamamen bizim elimizde. Hadi, şimdi başlayalım.
Öncelikle kendinize taktığınız bu tarz kilitleri düşünün. Şanssızlık, başarısız giden işler, aynı tür insanlarla karşılaşmak vs. Böyle zamanlarda yazmak en iyi ilaç olur. İleride de bakıp, o kilitleri kaldırıp kaldırmadığınızı da kontrol edebilirsiniz böylece. Daha sonrasında ise denemek geliyor. O kilidi tekrar takmak istediğinizde frenleyebilir, durdurabilirsiniz kendinizi. Eğer gerçekten de bu etkiden kurtulmak istiyorsanız.
Kendi hayatımızı en çok biz etkiler, değiştirebiliriz. Kendimizi değiştirebileceğimiz, kilitlerden kurtulabileceğimiz günlere sahip olmamız dileğiyle…
Leave a Reply