Merhabalar.
Bugün sizlere belki de daha önceden duyduğunuz bir kavramdan bahsedeceğim: Zeigarnik etkisi. Gelin, kavramı daha iyi anlayabilmek için nasıl ortaya çıktığına değinelim.
Rus psikolog Bluma Zeigarnik doktora araştırması için bu konu üzerine yönelmiştir. Birlikte çalıştıkları profesörü Kurt Lewin bir restoranda sipariş verdiklerinde garsonun siparişlerini herhangi bir yere not etmediğini fark etmiştir. Ancak garson siparişleri eksiksiz getirebilmiştir. Oldukça dikkatini çeken bu durum üzerine profesör, restorandan çıkmadan önce garsonun yanına gelmiş ve tüm o siparişleri nasıl aklında tutabildiğini sormuştur. Ancak garson, ne aldığı siparişleri ne de gelen kişileri hatırlamaktadır. Bu durum üzerine profesör, bu psikolojik durumu araştırmaya koyulur.
Zeigarnik bu durum ile ilgili bir deney tasarlar. Deneyde katılımcılara basit işlerin bulunduğu bir düzenek hazırlar. Süreç içerisinde deneklerin bir kısmına müdahale edilerek işlerinin yarım bırakılması sağlanır. Deney sonunda da işleri yarım kalan deneklere sorulduğunda deneklerin çoğunun işlerin en ayrıntısına kadar hatırladığı ama tamamlayanların hatırlamakta zorluk çektiği görülmektedir. Bu durum sonunda Zeigarnik tezinde işleri kesilenlerin %90 daha iyi hatırladıklarını ortaya koymuştur. Burada asıl varılan sonuç şudur:
Beynimiz, tamamladığımız işlerin defterini kapatırken, tamamlayamadığımız işlerin defterini açık tutarak bize sürekli hatırlatmaktadır.
Bu etkiyi çoğu yerde görebiliriz. Örneğin; dizilerde takibi arttırmak için bölüm sonu öyle bir yerde bitirilir ki diğer bölümü izleyene kadar beynimiz o konuyu kapatmaz. Bunu reklamlarda da görebiliriz. Bizi etkileyen bir detaya sahipse o ürünü almadan rahat duramayabiliriz.
Başka bir deneyde tamamlanmamış işleri olan deneklerden roman okumaları istenmiştir. Ancak başlamadan önce yarım kalan işleri için bir program yapmaları da beklenmektedir. Planlarını yapan kişilerin okuduğu romanları daha iyi hatırladığı gözlenmiştir. Buradan şöyle bir sonuç çıkarılabilir. Beyin bir işi tamamlayamamış olsa bile, tamamlayamadığı iş için bir süre belirlenmesini ister. Bu sürede bitirebilecek olma hissi beyni rahatlatır ve o zaman yapılan işi daha ayrıntılı bir şekilde yapabilir. Yani yaptığı işe daha rahat yoğunlaşabilir. Bu yüzden bir işe başlarken plan yapmak önemlidir. Çünkü bitmemiş işi beyin bize hatırlatırken diğer yanda da bitmesi için yeterli süre olduğunu söylemektedir. Öğrenciler için de bu durum önerilmektedir. Ayrıca ödev ya da ders yaparken zeigarnik etkisi nedeniyle birden fazla mola vermek tavsiye edilen bir durumdur.
Gün içerisinde ya da belli bir süre çerçevesinde yapmak istediğimiz işleri, bitirme zamanı yoksa o işi yapmak yerine ertelemeyi tercih ederiz. Bu durumda da beynimiz yapmadığımız o işleri bize hatırlatır. Bu hatırlatma süresinde hala yapmıyor ve son güne kadar bekliyorsak, yapmak istediğimiz diğer işlere de verimli bir vakit ayıramıyoruz ne yazık ki. Çünkü o yapılmayan iş, arka planda bizim yükümüzü arttırıyor ve bu yük bir zaman sonra ruhumuza ağır geliyor. Ve doğal olarak diğer işlerimizi çok daha sonraya ertelemek zorunda kalabiliyoruz. Bu durumu şöyle anlatan bir yazı okumuştum:
Ertelemeyi şu şekilde düşünebiliriz. Sürekli kolumuzda taşıdığımız bir kitap gibi. Onu 1 saat taşısak kolumuz yorulmaz ama 1 saatten sonra kolumuz ağrımaya ve o yükü taşımakta zorlanmaya başlar. Yük aynı yüktür bakıldığında ama kolumuz yorulmuştur ve 2 kilogramlık bir yük sanki 100 kilogramlık bir ağırlığa sahipmiş gibi durur.
Bu, ilk bakışta hepimize iyi gelen bir süreci yansıtsa da sancıları beklediğimizden çok daha ağır olabilir. O yüzden bu kavrama bir dur deme vakti geldi de geçiyor bile 🙂 Beynimizi çok yormadığımız bir ay geçirmemiz dileğiyle…
Leave a Reply