Herkese merhaba.
Bugün sizlere oyun teorisiyle beraber hayatımıza dahil olmuş bir kavramdan bahsedeceğim. Öncelikle oyun teorisini tanımlayarak başlayalım.
Oyun teorisi rekabete dayalı ortamlarda karar verme biçimimizi gösteren bir yaklaşımdır. Rekabetin olduğu ortamlarda kişiler faydasını maksimize etmeye çalışır. Bu nedenle kararlarını verirken kendilerini tatmin edecek seçeneği düşünüp tartarak atakta bulunurlar. Bu tarz durumların yalnızca bir kazananın olduğu durumlarda gerçekleştiğini görebiliriz. Kişi, her ne olursa olsun kazanmak için farklı stratejiler geliştirebilir, bazı durumlarda da işbirliğine gidebilir.
Şimdi gelelim, tutsak ikilemi konusuna. Tutsak ikilemi farklı kaynaklarda mahkum ikilemi ya da prisoner’s dilemma olarak karşılaşabileceğimiz bu konu biyoloji, psikoloji gibi farklı dalları etkilemiş stratejik bir yöntemdir. 1950 yıllarında RAND çalışanları Merill Flood ve Melvin Dresher tarafından geliştirilmiştir. İsmini veren durumun nedeni ise bir hapishanede farklı mahkumlara yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu stratejinin amacı, iki ayrı sorgu odasına alınan mahkumları verecekleri kararda çıkmaza sokarak alabilecekleri en fazla cezayı almalarını sağlamaktır.
İkileme temel olan olay şu şekilde gerçekleşmiştir. İki kişi, suç işledikleri gerekçesiyle gözaltına alınırlar. Suç işlediklerine dair herhangi bir kanıt yoktur. Ancak polis kişilere şunları söyler:
- Eğer ikiniz de suçu işlediğinizi itiraf ederseniz 5 yıl yatacaksınız.
- Biriniz itiraf eder diğeri susarsa susan kişi 20 yıl yatacak, konuşan kişi serbest bırakılacak.
- Eğer ikiniz de susarsanız 1 yıl yatacaksınız.
Bunlar söylendikten sonra 2 kişi de tek başına bırakılarak düşünmeleri sağlanır. İki taraf da kendilerine mantıklı görünenin sessiz kalıp 1 yıl yatıp çıkmak olduğunu düşünür. Ancak karşı tarafın ne söyleyeceğini bilemeyecekleri için düşünmeleri gereken bir durumdur. Aksi taktirde 20 yıl hapse mahkum olma gibi bir risk durumu söz konusudur. Sonuçta iki kişi de suçlarını itiraf ederler ve 5’er yıl hapis cezasına çarptırılırlar. Burada önemli olan kişinin kendi çıkarlarını değil de grubun çıkarlarını gözetmesidir. Kendi çıkarını gözeten kişi zararlı çıkacaktır.
Bu kuramla ilgili değinilmesi gereken bir konu daha var. O da Nash dengesi. Ünlü matematikçi John Forbes Nash tarafından geliştirilmiştir. Bu konuda da sonuçların getirdiği faydalara göre seçimlerimizi belirlediğimiz durum söz konusudur. Bu kurama göre seçim yapan kişi, yanındaki kişilerin de davranışlarını göz önünde bulundurmalıdır. Yapacağı seçim diğerlerinin de faydasını gözetecek şekilde olmalıdır. Bu durum ile ilgili aşağıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim. Kuramı daha iyi anlamanızı sağlayacaktır.
Bu teori için bir de film önereceğim sizlere. Belki çoğumuzun izlediği, belki de çoğumuzun da benim gibi izleyemediği bir film: Akıl Oyunları(A Beautiful Mind). Hazır boşluğumuz olan bu günlerde değerlendirilmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Hem öğrendiğimiz bu bilgilerin orada somut örneklerini görürüz ve pekiştirmemiz de daha kolay olur.
Şimdilik benden bu kadar. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere 🙂
Leave a Reply