Zihnimden Notlar 10 – Her Gün Yeni Bir Hediye

Yazı yazmayı kendimi bildim bileli sevmişimdir. Her zaman elimin altında, her gün yazmasam da, bir günlük vardır. Bazen farklı defterlerde bulur kendini, bazen aynı defterde buluşur.

Düşüncelerim, bu platformda buluşmayı unutuyor. Buluşma cesareti bulsa da, sonu gelmiyor o cümlelerin. Tam yazmaya oturmuşken, beynimde esip kavrulan o düşünceler, terk edip gidiyor ve beni tamamen kendimle baş başa bırakıyor. En sonunda ben neden buradayım ki sorusuyla sonlanan bu hikayede, bilgisayar o word dosyası açık bir şekilde kapatılıyor. İşte, benim hikayem uzun süredir hayal etmediğim şekilde sonlanan küçük hikayelerin birleşiminden oluşuyor burası için.

Kendime bir hedef vermiştim. 3 sene önce yapmış olduğum gibi doğum günü yüzleşmesi yapacaktım. Doğum günümde mutlaka bir yazı yazıp unutmuş olduğum bu hayal bahçesinde buluşacak, yeniden yeşermesi için çalışacaktım. O gün geldi. Bilgisayarın başına geçtim ve ben tüm düşüncelerimin tuşlara akmasını beklerken, yaklaşık yarım saat sadece bilgisayara baktım. Beklentim ile gerçekleşen arasında çok büyük bir fark vardı. O süreçte yaşadığım hayal kırıklığını izledim sadece. Beklentilerimin büyüklüğü altında sıkışıp kalmıştım. Hayat bana gerçekleri sunarken, ben yıkılan bir hayal enkazının altında, kendim tarafından kurtarılmayı bekliyordum öylece. Kendimden başka beni kurtarabilecek kimse yoktu.

Bu yüzleşmenin etkisiyle kaçtım yine. Bu kaçışın sadece fiziken olduğunu biliyordum. Ruhen yarattığı baskı canımı acıtıyordu ve ben buna izin veriyordum. O gün bu etkiyi çok çalışarak hafifletmeye çalıştım. Ne kadar çok çalışırsam o kadar yüzleşmekten de kaçacaktım çünkü.

Ve başardım. Artık bu kaçışın kendime yapmış olduğum bir ihanet olduğunu anladığımda klavye başına geçtim. Bu geçiş iki gün sürmüştü. Yine o kadar zor oldu ki, kelimelerin dökülüşüne şahit oluşum, düşüncelerimin araya girmesini engellemeye çalışırken, bunu farklı bir düşüncemin etkisiyle durdurmaya çalışmam… Bu defa farklı olan tek şey bu akışa izin vermemdi. İzin verdim çünkü vermeseydim farkında olmadığım ya da olmak istemediğim bir havuzda, sular yükselirken boğulmaktan başka bir çaremin olmadığını kabul edecektim. İzin verdim çünkü yıllar önce hayalini kurmuş olduğum Nesli’den uzaklaşacaktım. İzin verdim çünkü bu yüzleşmenin olması gerekiyordu, ancak kendimle yüzleşebilirsem gerçeklerin farkına varabilirdim.

Bu şekilde bana ağırlık veren o düşüncelerin bazılarından kurtuldum. Planladığım şekilde oldu mu diye sorarsanız, tabi ki hayır. Planladığım versiyonu için ikinci buluşmayı beklemek gerekecek 🙂 Tabi, yine bir düşünce engeline takılmazsam 🙂

Hayatımızda, farkında olsak da olmasak da bizi engelleyebilecek tek kişi kendimiziz. Zihnimizde yaratmış olduğumuz o engelleri gerçeğe dönüştürmenin bir yolunu bulup uyguluyoruz. Farkında olmadan o yarattığımız kişiye dönüşüyoruz. Sonra da mutsuzuz diye geziniyoruz etrafta. Etki edemeyeceğimiz alanlar olacak elbette. Herkesin var. Etki edebildiğimiz kısmı bulup değiştirdiğimizde ise, %80’inin istediğimiz yönde şekillendiğini göreceğiz.

Hayat değişimi yönetebilmek bana göre. O değişimin ne zaman ve nasıl olacağını bilemiyoruz, evet. Ama zaten anlam katan da bu. Belirsizlik. İşte o belirsizlikten ne kadar az beklentimiz olursa o kadar çok kendimiz olabiliyoruz. O kadar çok anı yönetebiliyoruz. O kadar çok “var” hissediyoruz.

Var olabilmeyi seçtiğimiz her güne…

Sevgilerimle…

Leave a comment