Deliler Arasında Akıllı Olmak: Rosenhan Deneyi

Size göre deli tanımı nedir? Hangi durumlarda herhangi bir kişiye deli ya da akıllı dersiniz? Delilik ve akıllılık mevcut mu? Peki, bunları nasıl ayırabiliriz?

İşte, bu yazımızda yukarıdakilere benzer soruların cevaplarını aramak için yapılan bir deneyden bahsedeceğiz: Rosenhan deneyinden. Deney ile ne amaçlanmış ve sonuçları ne olmuş aşağıda bu sorulara cevap bulmaya çalışacağız.

Stanford Üniversitesi Psikoloji bölümü öğretim üyelerinden biri olan David Rosenhan, hastalarına doğru tanı koyup koyamadıklarını merak ederek bir deney gerçekleştirmek istemiştir. 1969-1973 arasında yapılan bu deney, farklı yaş ve mesleklerden oluşan 8 kişilik bir grubu Amerika’nın farklı eyaletlerindeki hastanelere başvurmasıyla başlamıştır. Deney grubunda Rosenhan’ın kendisi de bulunmaktaydı ancak bunu sadece hastane yönetimi bilmekteydi. Hastane görevlilerinin sahte hastalardan haberleri yoktu.

Deney grubu üç psikolog, bir ressam, bir ev hanımı, bir psikiyatr, bir pedagog ve bir öğrenciden oluşuyordu. Bunların üç tanesi kadın beş tanesi de erkekti. Başvurdukları hastanelere belirsiz bir sesin kendilerine seslendiklerini ve bu seslerin “boş”, ”boşluk” gibi kelimeleri söylediklerini belirttiler. Sahte hastalar seslenen kişilerin de hemcinslerinin olduğunu ifade etmişlerdi. Bu durumun nedeni varoluşçu semptomlarla alakalı olmasıydı ve psikolojide varoluşçu semptomların tek bir raporu yoktu. Hastaların daha önce yaşadığı olaylarda herhangi bir değişiklik yapılması istenmedi.

Yukarıdaki rahatsızlığı belirten sahte hastalar, psikiyatri bölümüne alındıktan sonra normal davranmaya başladılar. Herhangi bir ses duymadıklarını, eskisi gibi iyi hissettiklerini belirtmelerine rağmen taburcu edilmediler. Diğer hastalar gibi tedavilerine devam edildi. Bu süreçte sekiz kişilik deney ekibinden yedisine şizofren ve birine de manik depresif psikoz(bipolarlık) teşhisi konulmuştur. Sahte hastalar taburcu edildiyse bile doktorlar tamamen iyileştiklerini düşünmemişler, hastalığın gerileme döneminde olduklarını belirterek taburcu etmişlerdir. Sahte hastaların bazıları 7 günde taburcu edilirken, en fazla kalanı 52 günde taburcu edilmiştir.

Bu deney sonucunda Rosenhan makalesinin ilk kısmını yayınlamıştır. Ancak doktorlar tarafından büyük tepki görmüştür. Her biri ekiplerine güvendiklerini ve böyle bir durumun kabul edilemeyeceğini söyleyerek Rosenhan’dan hastanelerine sahte hasta göndermesini talep etmişlerdir. Rosenhan bu teklifi kabul etmiş ve deneyin geri kalanında 3 aylık bir süreç başlamıştır. Bu deneyde hastane görevlileri sahte hastaların gönderileceğini bilecek ama hangi hastaların sahte olduğu konusunda bilgilendirilmeyeceklerdi. Burada görevliler 10’luk bir sistemde hastaların sağlık durumuna göre bir puanlama yapacaklardı.

Deney sonunda 193 hastanın verisi üzerinden değerlendirilme yapılmıştır. Buna göre 193 hastanın 41’i en az bir sağlık personeli tarafından sahte hasta olarak düşünülmüş ve 19’unun da kesinlikle sahte hasta olduğunu Rosenhan’a bildirmişlerdir. Ancak Rosenhan bu hastanelere sahte hasta göndermemiştir.

Rosenhan makalesini 1973 yılında yayınlamış ve akıl sağlığı yerinde olanla olmayanı ayırt etme konusunda büyük bir boşluk olduğunu ifade etmiştir. Yine bu makale sayesinde Amerikan Psikiyatri Derneği akıl hastalıkları hakkındaki el kitabını değiştirmiş, psikolojik rahatsızlıklardaki tanı ve tedavi konusunda farkındalık yaratılmıştır.

Kaynaklar:

Rosenhan’ın Makalesi: https://www.oulu.fi/sites/default/files/content/AOH%20Terveen%C3%A4%20ep%C3%A4terveiss%C3%A4%20paikoissa.pdf

https://www.bezelyedergi.net/post/rosenhan-deneyi

Leave a comment