Merhabalar.
Yeni haftanın yeni günü. Yazıyı sizlere ulaştırmak için geç kalınmış bir gün. Umarım sizler hedeflerinize ulaşmış olarak okursunuz bu yazıyı.
Bu hafta rutinleştirme hedefi için ilk adımı atacağız demiştik. Yazı yazma görevi haricinde diğer görevleri hedeflediğim rutin saatimde gerçekleştirebildim. Yazı yazmak biraz son aşamada yer almak durumunda kaldı. Sanırım beni en çok kısıtlayan bu görev için de en uygun zamanı seçerek sizlere ulaştırmalıyım. Bu hafta bunun da iyileştirmesini yapıyor olacağım.

Bu yazımızın etiketi değişim. Olmak istediğimiz kişiye dönüşüm yolculuğumuzda bu haftanın bende uyandırdığı bir etiket oldu. Yolculuk uzundu evet ama her adımından bir şey katabiliyor olmak aslında o yolun yol olmasını sağlayan bir etken. Yoksa öyle ya da böyle o yol geçecek, geçiyor da. Olmak istediğimiz kişi için değişik etiketlerle taçlandırmak, süslemek gerek yolumuzu ki, sonunda değişimin etkilerini inceleyebilelim.
Bazen bu değişim bizi korkutur çünkü her değişim bilinmeyen bir şeye yolculuk anlamına da gelir. Bilinmeyen, bilinemeyen her şey ürkütücüdür. Sonunda zarar gelmesinden korkarız bu bilinmez denklemden. O yüzden arka planda tutmaya çalışırız kendimizi. Bu durum da adım adım ilerlediğimizi düşündürür bize o yolda. Oysaki ilerleyen tek şey zamandır ve bunun farkına varamadığımızda yalnızca kendimizi kandırmış oluruz.

O kadar emek verdim, neden hala olmuyor?
Çok çalışmıştım, nasıl başaramam?
Gibi sorular yerini vicdan rahatlatma aşamasına bırakır.
Olsun ben elimden geleni yaptım en azından.
Bir dahakine yaparım. Daha iyisi bile olur.
Daha iyisi elbette olur ama o yol bize aynı adımları atarken farklı bir sonuca götürmez. Her şeyden önce tekrar tekrar o yolu yürümek… Sizce de zaman kaybı değil mi?
Şu an yapabilecekken neden sonraya bırakmak istersiniz?
Sonra daha iyi işler yapabilecekken hem de.
Biz kendimize her zaman ikinci, üçüncü, beşinci şansları tanımalıyız elbette ama bu şanslar dikkat edin bizi konfor alanımızda sabit tutan bir bahane olmasın.
Bu farkları çıkarabilmek önemli.
Nefeslenmek için bir ara. Belki de kendimize yapabileceğimiz en mükemmel şey. Kendimi kandırıyor muyum yoksa gerçekten yürüyor muyum?

İngilizce konusuna gelene kadar biraz konuşmuş olduk aslında. Umarım size iyi gelen bir yazı olmuştur. Geliyorum listening bölümüne. Bugünkü konum: meeting time.
Geçen hafta tam da bu konuyla alakalı HBR’den güzel bir makale bulmuştuk. Listening bölümünü bitirdikten sora yine aynı makaleden bir bölümle devam edebiliriz.
O makale diğer yazıda kalsın. Ben değişimle alakalı hem dinleyebileceğimiz hem de çevirebileceğimiz bir makale paylaşayım sizlerle. Konumuz etiketimizle bağlantılı elbette: Stop trying change yourself.
When people lay around whining to their therapists and ex-wives that they’re finally going to “change” themselves, they are promising something imaginary and made up. If they used to lie and now they stopped lying, have they “changed”? Are they permanently and irrevocably “fixed”? Will they never lie again? And even if they don’t, will it matter? Please tell us—millions of pissed off ex-wives would like to know.
We don’t know what change is because we don’t know what the hell we are. If I wake up tomorrow and do the exact opposite of everything I do today, am I a changed person? Or am I simply the same person who decided to try something different?
Sorulara yanıt bulalım. Yanıt bulalım ki tekrara düşmekten tam şu anda, tam bu yazıda kurtulalım.
Sevgilerimle.
Yarın görüşmek üzere 🙂
Leave a Reply