Neslihan Sezer

Merhabalar.

Bugün yeni bir kitapla karşınızdayım: Nilay Örnek’in ilk kitabı Bütün İyiler Biraz Küskündür.  

Bu kitapta, Kafa dergisinde yazılarını okuduğum ve podcast bölümlerini dinlediğim gazateci ve yazar Nilay Örnek’in kitabını nasıl yorumladığını ve okuyucuyu neler beklediğini görebilmek ve öğrenebilmek istemiştim aslında. Öyle de oldu. Kitap bölüm bölüm ilerliyor ve her bölümde alınması gereken notları alarak ilerliyorsunuz.

Derin araştırmalarını da sunuyor bize. O araştırmanın sonuçlarını teker teker aktardığı da oluyor, her satırına ince ince işleyip araştırıp araştırmama kararını okuyucusuna bıraktığı da.

Kitabın detayına girmeden altını çizdiklerim adı altında birkaç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

• Hep istemek değil, dünyayı bulduğumuzdan iyi bırakmak için hesapsızca vermek de gerek. Egoları sessizce bir kenara bırakmak şart.
• Kendi hayatınızın öznesi olun.
• Biz, her işin en iyisini değil, en adı duyulmuşunu seçmeyi severiz. Temele inmeyi, özünü araştırmayı pek bilmeyiz.
• İyi olanı takdir etmekten, güzele güzel demekten, kıymet vermekten, emek hırsızlığı yapmayana, kaynak gösterene saygı göstermekten vazgeçmeyin.

Kitabın sonunda küçük bir fotoğraf arşiviyle karşılaşıyoruz. Her fotoğrafın altında Nilay Örnek’in kaleminden birkaç cümle selamlıyor bizi. Her fotoğrafın altında bir tarih ve o fotoğrafın anısıyla süslenmiş birkaç satır. Orada da birkaç cümlenin içerisinde kayboldum. Anıları az da olsa hissedebiliyor, yazarın ne demek istediğini biraz daha anlıyoruz bu bölümde.

Şimdi gelelim, sorgulama anına. Şu cümleyi çıkarıp biraz tartışalım istiyorum:

“Biz, her işin en iyisini değil, en adı duyulmuşunu seçmeyi severiz. Temele inmeyi, özünü araştırmayı pek bilmeyiz.”

Son zamanlarda en önemli sorunlardan birisi de bu cümlenin değindiği sorun bence. Bir kavramı araştırmak istediğimizde en çok tıklanan, SEO ayarı en yüksek olan siteyi seçip, orada okuduklarımızla konuyu öğrenmiş sayar, yolumuza devam ederiz. Arkadaşlarımızla sohbet ederken popüler olan markanın ne olduğunu öğrenir, alışveriş yaparken de o markanın bize sunduğu ürünleri sepetimize ekler, satın alma işlemimizi gerçekleştiririz. Bir konuda twitterda okuduğumuz yorumlar yeterlidir artık. Gündem oradan takip edilir, en çok hangi konuda yorum varsa o konu öğrenmiş sayılır. Merak ettiğimiz konular bile kısa bir araştırmayla öğrenilmelidir, uzun araştırma bizler için sıkıcıdır ve öğrenmeyi yavaşlatır.

Süreç bizler için bu hale gelmiş durumda. Bir konu hakkında bilgili sayılabilmen için sadece bir yerde küçük bir alıntı okumuş olman bile yeterlidir. Peki, neden?

Aslında sadece bu konu için ayrı bir parantez açılmalı ve üstüne düşülmelidir. Çünkü en hızlı düzeltmemiz gereken konulardan biridir. Bunun nedeni de, bizim bu dünyadaki hızı keşfetmiş olmamızdan kaynaklıdır bence. Özellikle yeni kuşağı pençesi altına alan bu hız kavramı, teknolojinin getirdiği sorunlardan biridir. İnternetteki yavaşlama, izlediğimiz videonun sürekli donması, görüntü kalitesinin düşük olması bizler için ani sorunlar arasına yerleşmiş durumdadır. Ulaşmak istediğimiz şeye hemen ulaşmalı, küçük sorunlar yaşamamamız gerekmektedir ki bu küçük sorunlar yaşandığında tahammül sınırımız epey düşmektedir. Bu nedenle uzun ve yavaş ilerleyen işler, bizim pek işimize gelmemektedir. Hızlı, doğru ya da yanlış bir sonuç bizler için yeterlidir en azından üniversiteye kadar. Üniversitede de tez döneminde, kontrolü sıkı bir hocadan tez almışsak geçerlidir bu durum ne yazık ki.

Nilay Örnek yukarıda bahsettiğim cümlenin devamında şunları ekler: Ve bu da gerçek iyileri küstürür yavaş yavaş.

Gerçek iyilerin sayısı sanırım giderek artıyor. Ve de artmaya devam edecek gibi duruyor. Peki, gerçek iyiler için önemli olan ne? Gerçekten onlara ulaşabilen az kişiyle varlığını sürdürebilmek mi, yoksa diğerlerine ulaşabilmenin bir yolunu bulabilmek mi?

Sevgilerimle.