Merhabalar.
Son kitap yazımızın üzerinden 5 ay geçmiş. Demek ki sorgulanacak kitaplar okuyamamışım bu süre zarfında. Ama bugün size harika bir kitap getirdim. İsmi Pia mater.
Bu kitap nöro-roman niteliğinde. İçeriğinden öyle beslendim ki insan davranışlarını beynin hareketleriyle, algılarıyla açıklamış birçok yerinde. Bu nedenle ister istemez merak edip okuyorsunuz. Bilgiyi hikayeleriyle sentezleyerek sunmuş karşımıza Serkan Karaismailoğlu. Hem bilgileri merak ediyorsunuz hem de acaba şimdi ne olacak sorusunun size sunduğu merakla, kitabı elinizden bırakamıyorsunuz 🙂

Kitabın birçok cümlesini paragrafının altını çizdim. Her bölümün başında bir söz barındırıyor kitap. Bu sözler daha bölümü okumadan soru işareti yaratıyor zihninizde. Birkaç cümleyi sizlerle de paylaşmak isterim.
- Bazı şeyleri oldukları gibi değil, olduğumuz gibi görürüz.
- Dünyada aynı kitabı okumuş olan iki insan yoktur – Edmund Wilson
- Her insan, kendi derdini dert sanıyordu. Oysa dertler gerçekten de asla kıyaslanmaması gereken meselelerdi. Bir derdi unutmanın en iyi yolu, daha büyük bir derde sahip olmaktı.
- Endişe hayal gücünün yanlış kullanılmasıdır.
- Anlaşılmak bir lükstür. – Emerson
- Hayatını vazgeçtiklerin belirler. Bu yüzden bir karar alırken neyi seçtiğinden ziyade, nelerden vazgeçtiğini çok iyi sorgula. – Anatole France
- Güç, bir paket çikolatayı dört parçaya bölme ve sonrasında parçalardan sadece birini yeme kapasitesidir. – Judith Viorst
Daha birçok cümle var bunlar gibi. Hadi, bu serinin bir parçası olan cümleyi seçip o cümleyle kapatalım yazımızı.
“Her insan, kendi derdini dert sanıyordu. Oysa dertler gerçekten de asla kıyaslanmaması gereken meselelerdi. Bir derdi unutmanın en iyi yolu, daha büyük bir derde sahip olmaktı.”
Kaynak: Pia Mater
Hepimiz bazı zamanlarda kendimizi başkalarıyla karşılaştırırken buluruz. Kimi zaman bunu halimize şükretmek için yaparız, kimi zaman da o anda bulunduğumuz durumun çok acınası olduğunu kendimize ve başkalarına kanıtlayabilmek için. Ama mutlaka karşılaştırma eylemini gerçekleştirme gereği duyarız kendimizce.

“Benim yaşadığımı o yaşasa dayanamazdı. “
“Benim yaşadıklarımı bir bilseler bana böyle davranmazlardı.” Vs.
Neden başkalarına yaşadıklarımızı bildirme ihtiyacı duyarız? Zorlu yollardan geçtiğimizi neden bilmelerini isteriz? Ne çok şey başarmışsın demeleri için mi? O kadar zorluğa rağmen başarmış olduğumuzu kanıtlamak için mi?
Bu durum bizi çok karışık yerlere sokabilir belki. Her insan için farklı sebeplere de dayandırılabilir. Ancak bu durum her ne sebebe bağlı olursa olsun çözülmesi gereken bir problemdir bence. İyi ya da kötü karşılaştırma haline her zaman giriyoruz ve bunu istemsizce yapıyoruz. Kimileri karşılaştırma mevzusunu içselleştirdiğinde kıskanma davranışına dönüştürebiliyorken kimileri ise sevinip bu sevincini karşındakiyle içten bir şekilde paylaşabiliyor. Doğru davranış hangisidir bilinmez ancak kıskanma duygusunun da çok sağlıklı bir davranış olduğunu söylemek de pek mümkün değildir. Tabii ki böyle bir davranışa sahip biri, durumun farkındaysa çözebilmek için çabalamalıdır. Ancak buradaki tüm yanlışların nedeni kıyaslamadır. Jon Gordon, Mutluluğa Giden İşaretler kitabında kıyaslama için şöyle bir öneride bulunmuştur:
“Kendini asla ama asla başkalarıyla kıyaslama. Büyümenin en büyük düşmanı senin ve büyümenin önemli olmadığına dair inançtır. Herkes kendi yolunda ilerlemektedir. Herkesin zaman çizelgesi farklıdır. Herkesin kendi amacı ve varoluş nedeni vardır. “
Kaynak: Mutluluğa Giden İşaretler
Kendi zaman çizelgemizde var olabildiğimizde, önceki bizle sonraki bizi karşılaştırabildiğimizde çizelgemizde önemli bir adım atabilmiş oluruz. Ancak o zaman kıyaslama anlamına kavuşur ve biz de kendi yolumuzun anlamını, amacını kavrarız. Büyüme yolumuzda yine önümüze kendimiz çıktık ve çözüme kavuşturamazsak çizelgemizde en başa dönmek bizim için kaçınılmaz olur.
Şimdi değişim için en baştan başlayalım. Sadece biz olalım kendi çizelgemizde. Ve soralım kendimize. Benim amacım ve varoluş nedenim ne?
Leave a Reply