- Doğru mu, yanlış mı?
I+XI = X
Bir artı on bir eşittir on mu?
- Yanlış, dedi.
- Peki, bunun doğru olmasının bir yolu var mı sence?
- Hayır, denklemin kesinlikle yanlış.
Elinden tutup kendi tarafına çekti. Şimdi genç kadın onun durduğu noktadan bakıyordu. Denklem baş aşağı olmuştu.
X = IX + I
Genç kadın şaşkınlık içerisinde başını kaldırdı.
On eşittir, dokuz artı bir. Bazen başka birinin gerçeğini anlamak için tek yapman gereken bakış açını değiştirmektir. (Başlangıç, Dan Brown)
Gerçek, kimi zaman öğrenmek için can attığımız kimi zaman ise çok da önemli olmayan birtakım olgular bütünüdür bana göre. Merakımızı atlatamadığımız bazı konuların gerçeklerini öğrenmek isteriz. Zaten bizi öğrenmeye iten en büyük şey merakımız değil midir?
Meraklı olmak araştırmacı olmak için ilk adımdır belki de. Bu merakımız sadece bir araştırmayla da bitmez sürer, gider. Her araştırma başka bir araştırmanın kapısını aralar. Yeni şeyler öğrenmek, bilgiler edinmek işte bu denli meşakkatli bir süreçtir. Ancak o meşakkatli yolları aşarak olmak istediğimiz gibi biri oluruz, ancak o zaman merakımızı gideririz, ancak o zaman amaçlarımıza bir adım daha yaklaşabiliriz. Sonuçta bizim memleketimizde bu tabirleri açıklayan birçok atasözü vardır: Emek olmadan yemek olmaz, zahmetsiz rahmet olmaz, açık ağız aç kalmaz, akan su yosun tutmaz vs.
Bunları birçok kez duymuşuzdur hayatımızda. Taa ilkokuldan beri hayatımızdalar. Her ana uyabiliyorlar. Peki bu taa ilkokuldan beri bildiğimiz sözlerin anlamlarına göre yaşayabiliyor muyuz?
Gerçekten çok çalışarak bir amacımızı gerçekleştirebildik mi?
Bu tabirleri kelimesi kelimesine karşılayanlar var elbette, gerçekten emek harcayarak hedeflerini gerçekleştirenler, gerçekleştirdiği hedefin bir sonraki süre zarfında daha fazlasını yapmayı planlayanlar, hedefini belirttiği sürede gerçekleştiremese de vazgeçmeyenler…
Dün, tam anlamıyla emek ile yapılan her videonun arka planını izleme fırsatı buldum. Kendi tabiriyle Barış Özcan’ın bizi mutfağına götürdüğü videoyu izledim. Biz her hafta düzenli olarak yayınladığı videoları bekliyoruz ama işin arka tarafında nasıl bir emeğin ve düzenli çalışmanın yattığını tam olarak bilmiyoruz. Barış Özcan’ı daha önce izlemiş olun ya da olmayın mutfağını kesinlikle görmelisiniz:
Günümüzde böylesine güzel bir üretim için emek veren insanlar maalesef ki az. Bunlardan biri de benim, sensin, o, en yakın arkadaşın, annen, baban, öğretmenlerin, komşuların… Hepimiz. Hepimiz aynı dertten muzdaribiz, ancak hatayı da hep başkalarında arayarak teselli buluyoruz. Vicdanımızı rahatlatıyoruz.
Şikayet etmeyi seviyoruz hepimiz. Ve şikayet ederken hem kendimiz hem de ülkemiz için en iyisinin olmasını ümit ederek bitiriyoruz konuşmalarımızı. İşte bu noktada gerçeklerden kaçıyoruz. Gerçekleri araştıran biz bitiyor. Günümüzde de gerçekleri araştıran kişiler genellikle kimin ne giydiğini, kimin ne söylediğini, kimin neden kimlerle takıldığını, kimlerin hatalarını, kimlerin sırlarının gerçeklerini araştırıyorlar. Artık gerçek anlayışımız değişti. Farklı bir boyut aldı. Merakımızın türü değişti. Yoksa hala meraklıyız. Ondan bir şey kaybetmedik, aksine belki de daha fazla meraka sahibiz artık.
“Bazen başka birinin gerçeğini anlamak için bakış açını değiştirmen gerekir.”
Gerçeği epey tartışmışken Dan Brown’ın dikkat çekmek istediği yere odaklanalım. Bize “Gerçeği Bul” araştırmamızda verdiği tavsiyeyi inceleyelim.
Yaşamımızda yargılanmayı değil ama yargılamayı çok seviyoruz değil mi? Kimse yaptığı işin sorgulanmasından hoşlanmaz ama herkes seve seve başkasının yaptığı işi yorumlar, bir çeşit hata bulma yarışı içinde hisseder kendini.
Bu yarışta başkalarının duygularını ne kadar hissettiğimiz çok önemli. Başkasının gerçeğini anlamak buradan gelir bana göre. Diğerinin gerçeğini bilmek, yorumlarımızda bize yardımcı olacaktır. Ne kadar çalıştığını, hangi zorluklarda çalıştığını, hatalarının hangi nedenden kaynaklandığını, neden onun gerçeğindeki hedefin bu olduğunu, hatayı daha önceden fark edip etmediğini, ettiyse hangi kendi gerçeğine göre değiştirmek istediğini sorgulamak gerekir. Ancak bu şekilde başkasının gerçeğini anlarız. O zaman ona yardım eder, yargılama değil yardımlaşma içinde oluruz. Hem bu yardımlaşma uzun vadede senin gerçek bakışını kendi gerçek bakış açısıyla karşılaştırmasını, belki de başka bir gerçeğe yol almasını sağlayacak. Neticede iki tarafa da kucak açacak.
Gerçekler çaba gerektirir. Araştırmak, başka açıdan bakmak, yeri geldiğinde değişmek… Her durumda olduğu gibi değişmek istiyorsan, biraz kımılda. Yolda durmak belki bir yere kadar işine yarayacak. Ama gitmek istediğin bir yer varsa hareket etmen gerek. Sürekli otobüs beklemek, bazı şeylerden vazgeçmene neden olacak. Vazgeçeceğimiz şeyleri de iyi belirlemek gerek ki arkamıza dönüp baktığımızda o vazgeçişler bizim pişmanlığımıza dönüşmesin. Gerçek arayışımızdan vazgeçmememiz dileğiyle…
Leave a Reply