Yüzleşme 3 – Sonlar Bizi Neden Korkutur?

Sonu bilinmeyen işlerden neden korkarız? Ya da sonu yaklaşan bir görevden…

Dinlediğim bir podcastte duyduğum bir söz bunu daha çok sorgulamamı sağladı. Konuşma şu şekildeydi: “Yaşlandıkça insanların bir kısmında depresif ruh hali ortaya çıkar. Çünkü bir insan ne kadar eksik kalmışsa yaşamından, yapmak isteyip yapamadıklarından o kadar eksik oluyor hayata. “

 

Yaşlılığın getirdiği hüzün, yapamayacağını düşündüğü için ya da artık her şey için çok geç mantığıyla ilerlendiği için belki de kişinin hüzün yaşamasına neden oluyor. Aslında bu sadece yaşlılar için değil, hepimiz için geçerli. Şu an mezuniyete adım adım yaklaşan bir öğrenciyim. 3 -4 ay sonra nerede ne yapacağım belli değil. Hepimiz için geçerli tabi bu. Ama mezun durumundaki öğrenciler için bir tık daha fazla baskı oluşmasına neden oluyor. Bunun nedeni iş bulamama kaygısı. Bizde şöyle bir söz vardır. Yumurta kapıya dayanınca diye… heh, çevremde gözlemlediğim durum tam olarak bu sözün karşılığını yansıtıyor. 3 sene durumun farkındalığından uzak kalmış bir sürü kişi,  son sene(hatta ilk dönem de çok fark edilmez) şunu da yapmalıyım, bunu da yapmalıyım yoksa işsiz kalıcam demeye başlar. Ama o son dönem projeler, tezler derken aslında o anda yapmak istediği şeye tam olarak odaklanamaz. Evet, kabul ediyorum herkesin bir noktası vardır, herkes bir noktada kendini gerçekleştirir. Ancak bu şekilde olmaması gerek bence.

Üniversitenin ilk yılını çoğu kişi, neredeyim ben, ne yapıyorum burada, bu şehir hiç benlik değil, hemen terk etmeliyim burayı modunda tamamlıyor. İkinci sene tam mesleğin tanınmaya başladığı yer diyebilirim, o da bir şekilde geçip gitme derdinde. Üçüncü sınıfta yavaş yavaş oturmaya başlıyor her şey. Çevrende bulunan mezunları incelemeye başlıyorsun. Çok zorlanan da var, rahatlıkla işe giren de. Kıyaslama yapmaya başlıyorsun. Böyle olursa ben ne yaparım diye. Ama o sadece geçiş sorusu. Dördüncü sınıf son dönemine kadar pek bir durumla karşılaşmıyorsun. Ve son. Son işte. Kısa ve net. Ne yapacağız? Ne durumla karşılaşacağız? Hangi şehirde iş bulacağız? Şu iş başvurusunda benden şu yetkinlikler istiyor ama bende sadece ikisi var yine de başvurmalı mıyım? Şurası mülakatta çok zorluyormuş, nasıl yapabilirim? Biraz İngilizce mülakat sorularına bakayım, bir cevap oluşturayım, en kötü ezberler girerim vs vs.

İşte bu son bunun gibi bir sürü sorunun belirsizliğini barındırıyor içinde.          Korkuyoruz. Sonra da keşkeler başlıyor. Keşke şu sınıfta şu kursa gitseydim, keşke şunu da öğrenseydim, keşke şu dili halletseydim, keşke, keşke…. Ve bu keşke’ler de bir sürü çıkmaz sokak. Pişmanlık sokakları.

İş başvurularına baktığımızda istenilen şeylerin bir kısmını suçluyoruz. Ama asla kendimize toz kondurmuyoruz bu durumda. Ben aslında bu işi halledebilirdim ama halletmedim diyemiyoruz. Ondan sonra da bu sonlar bizi korkutur işte. Biraz yüzleşmemiz gerek kendimizle. Başkalarından önce KENDİMİZ. Son aşamadan sonraki her şey bizi ilgilendiriyor. Sondan sonra yaşanacak her şey bizi etkiliyor.

PEKİ, O SONA GELMEDEN SEN NELER YAPTIN?

 

Advertisement

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: